5 Şubat 2014 Çarşamba

beyaz geceler üstüne bi iki bişey

Beyaz Geceler, Dostoyevski'nin ilk döneminde yazdığı bir hikayedir. ilk yazarlık döneminde öteki adlı romanı da eleştirmenlerden olumsuz not alınca bir süre yazarlığa küsmüş, diye geçer dostoyevski'nin gerçek yaşamıyla ilgili bilgilerde, vikipedide vs. daha sonra politik olaylara karışmış, kurşuna dizilecekken son anda affedilmiş. daha sonra yeraltından notlar, suç ve ceza, budala gibi başyapıtları gelmiş. bunlar da 2. yazarlık dönemi olarak anlatılır.
ama beyaz geceler'i okuyunca diğer başyapıtlarından çok da bağımsız bir kitap olmadığını gördüm. tamam belki onlar kadar yoğun bir edebiyatı yok, psikolojik analizler, ruh betimlemeleri suç ve ceza'daki kadar ağır değil. daha yüzeysel yazılmış. ama dostoyevski'nin yazdığı hiçbir şeyde, en yüzeysel görüneninde bile derin bir yapı olduğunu kabul etmeliyiz. beyaz geceler'de gölgede kalmış, fark edilmemiş ve başarısız bir adamı anlatmış yazar. (tabi burada başarıdan kastettiğim, hayalini kurduğu kadınlarla gerçek hayatta beraber olamamak.) şimdi bile öyle değil midir, başarının görünen en yüzeysel değerlerle ölçüldüğü bir dünyada yaşamıyor muyuz? güçlü olmak, zengin olmak, başkalarının hayallerini süsleyen kadınlarla birlikte olmak vs.. başarının nispeten bu tarz yüzeysel statülerle ölçüldüğü bir dünyada, görünmeyen gerçek değerlerden bahsetmiş üstat Dostoyevski; engin bir gönül zenginliğinden, kendisine değer vermeyen sıradan adamların peşinden giden kadınlara, bütün herkesten daha fazla değer verebilen, yokluğu gördüğü için aşkın, insansızlığı gördüğü için insanın kıymetini bilen iyi bir adamın kalbinden geçen saf ve temiz duygularından bahsetmiş. ben çok geç okudum bu kitabı. ama çok önemsiyorum. yeraltından notlar'daki karakter de bu adamdan çok farklı değildi, prens mışkin de öyle, belki raskolnikov da. hepsinden birer parça vardı birbirlerinde. yaratıcıları Dostoyevksi olunca elbette kaybetmiş iyi adamlar anlatılacak romanlarda. gerçekte kimin kaybettiğini bilemiyoruz. dünya sahte, gelip geçici ve yüzeysel. maneviyatın gözardı edildiği bir yer. o yüzden ne söylesek, ne anlatsak boş. üstat sadece bütün romanlarında yaptığı gibi, beyaz geceler'de de, insanın içinde petersburga gitme isteği uyandıran o muazzam atmosferde, yine iyi bir adamı anlatmış. iyi bir adamın duygularını hiçe sayan, ezip geçen dengesiz bir kızın arkasından bile, ''onun mutlu olmasını istiyorum'' diyecek kadar iyi bir adamı anlatmış. ya eski yeşilçam filmlerinde, ya da yazarın romanlarında var böyle insanlar. değerini bilelim.