askerliğimi yaptığım güneydoğu şehri. aklımda kalan tarafı bulunduğu bölgeye göre daha metropol görünümünde olması. aynı zamanda olaylı da bir şehirdir. şehrin merkezinde subay bloklarında nöbet tutarken çok olaya tanık olmuşluğum vardır, açlık grevleri gibi.
diyarbakır'a usta birliğine geldiğimde askeri konvoya saldırı düzenlenmişti, 4 ayın sonunda giderken ise paris'te öldürülen teröristlerin cenazeleri getiriliyordu. öyle de karışık bir dönemde askerdeydim. sonuç olarak kazasız belasız bitirdim, geriye ise nöbet tuttuğumuz mevzilerde yazdığım şafaklar kaldı ve tel örgülerin karşı tarafındaki gülümseyen çocuk yüzleri. sabahın beşinde askeri araçla yollara düşüşümüz ve üçüncü sınıf pastaneden aldırdığımız adi poğaçaların, acı çayın tadı. dört ayın hatıraları kaldı geriye. insanların en masum, en sinsi, en bencil, en garip, en kurnaz halleri kaldı. iyi ve kötü yanlarıyla bir garip güneydoğu şehrini bıraktım geride. surlarını değil ama gökyüzünden eksik olmayan helikopterlerini gördüm. ulu camisine gidemedim ama ciğer kebabını yedim, idare ederdi. fıstıklı kadayıfının tadıysa hala aklımda. bir daha gider miyim, yolum düşer mi bilinmez. ama güzel vatanımızın tarihi bir şehridir, sahip çıkılmalı, önyargısız yaklaşılmalıdır, bütün olumsuzluklarına rağmen.