18 Şubat 2009 Çarşamba

bordeaux - galatasaray


son hazırlıklar yapıldı
zemin top oynamaya
müsait görüldü, 21.45 deki maç saati beklenmeye başladı. hakem isviçreliymiş, hani türklere gıcık olan milletten. aslında hakemin isviçreli, rakibin fransız, topun yuvarlak olması gs adına mazeret olamaz. lincoln denen adamı her maçta oynatmayan gs, ligde puanları kaybetmeye devam ederken uefa son teselli olarak görülmesi bir başka sebep bu maçın önemini anlatmaya. ama revire dönen (fotomaç tarzıyla) takımda soru işaretleri hala yanıt bulabilmiş değil.
kewell gibi sakatlığı devam eden futbolcuyu getirirken neyi amaçlamıştı bu takım. veya baros'u. şöhretleri takıma doldurarak forma satışı yapmayı mı, taraftar çekmeyi mi yoksa uefada iyi yerlere gelmeyi mi?
formadan, taraftardan umduğunu buldu belki ama, asıl mesele 2 yıldır yenildiği bordeaux'dan rövanşı almak değil de nedir? hadi uefa da oldu diyelim, ligde ilk 2 ye girmeden şampiyonlar ligine katılmak mümkün değildir. sen lincoln'ü oyun kurucu diye, hagi'nin veliahtı diye deplasmanlara götürme, genç uğur, genç arda'yı, hatta ihtiyar delikanlı hakan şükür'ü sivas'ın alaskayı andıran buz pistinde oynat, sonra da başarı bekle. bu mantıkla uefa'da başarı gelecekse sözümüz yok lakin bu da olmazsa skibbe'ye yol görünür. ''skib git artık'' denir.
edit: 0-0 biten maç olmuştur. hakemler satacak, oynatmayacak demiştim, tezimi ispatlamış oldu sağolsun yavşak hakemler. her pozisyonu birbirinden dandik ofsayt kararlarıyla kestiler, oynatmadılar gs ı. ama bunun sami yen'i de var.