28 Ağustos 2009 Cuma

15 Ağustos 2009 Cumartesi

...

Arada bir düşündüğüm oluyor:
Var mıyım, yok muyum ben de,
Bu yeryüzünde?
Baki Hoca'mızın söylediği gibi
Kabuğumdan sıyrılıp
Hakka yönelmediğime göre henüz
Sedef-i şerifimin içindeyim demektir
Yaşayıp gidiyorum, sizin anlayacağınız!

Nasıl mı yaşıyorum?
Bu da mı sorun!
Yaşıyorum ya siz ona bakın!
Gençken bir şiirimde,
"İş doğmakta değil!" demiştim,
"Gelmişken yaşamakta!"
Dekart gibi düşünüp
Dekart gibi konuşursam eğer:
"Yaşıyorum…" Eee şu halde?
Canım anlayıverin gerisini,
Hiç kuşkunuz olmasın ki,
"Varım!" Onun gibi de değil, açıkçası
Ben var olmak için yaşıyorum.
Bırakın düpedüz yaşamayı
Yaşamak için geceli gündüzlü
Direniyorum üstelik!

Çare yok,
Tüm acılara direneceksin önce
Daha çok,
Acınmalara direneceksin, iki,
Yokluğa, yoksunluğa… Üüüç!
Güler yüz göstermeyeceksin
Yüzüne gülenlere, dört!
En önemlisi
Ezenlere karşı direneceksin, beş!
Ezilenlerin yanıp yakınmalarına!
Etti mi altı!
Yedincisi mi, can yoldaşım,
Övgülere direneceksin.
Seni göklere çıkaran övgülere!
Ayakların bir kesildi mi yerden
İşte asıl o zaman,
Sedef-i şerifini terkettin demektir!
Kolay değil, yaşamak!
Saati geldi mi, can yoldaşım,
Canını dişine takıp
Soluk almak için bile direneceksin!

Rıfat Ilgaz

16 Temmuz 2009 Perşembe

futbol enstantaneleri -1-

Türkiye'de gol sevincinin tarihsel gelişimi: gol attıktan sonra sağa sola şuursuzca koşturmak, kendisini kutlamaya ve yakalamaya çalışan arkadaşlarını itmek gibi bir sevinç gösterisi vardı vakti zamanında.
80 li ve 90 lı yılların türk futbolcuları hep böyle sevinirdi, hakan şükür başta olmak üzere. golü atar sonra eşşek gibi sırıtarak koşardı saha içinde, onu yakalamaya çalışan arkadaşlarından kaçardı. arif yaptı bunu, hakan yaptı, şaban, suat, okan, oğuz rıdvan, kova, yaşar, ali sami derken uzun bir dönem hep böyle sevindi futbolcular. takım arkadaşları da peşinden koşturup formasını çekiştirdiler. yıllar yılları kovalayadursun, moşe, koli bali, kompela, amokaçi, obama gibi zenci futbolcular bu sevinme kuralını değiştirdiler. ufak tefek olanları takla attı, ağır olanları çeşitli hayvanlıklar yaptılar golden sonra ama o itme hareketi hiç olmadı. yine ara sıra böyle sevinen, avrupa futbolunu takip etmeyen şopar türk futbolcular bu salak geleneği sürdürmeye çalıştılarsa da pascal nouma adında, fransa'da doğan, bjk lı olan yamyamın, elini şortunun içine sokup seyircileri selamlamasıyla çığır açılmış oldu türk futbol tarihinde.
soldaki resimde 90 lı yılların arifli hakanlı tugaylı efsane galatasaray kadrosunun gol sevinci görülmektedir. bülent'e dikkat. deliydi meliydi ama iyi defanstı.






5 Temmuz 2009 Pazar

kill bill volume 2 - (david carradine)

Süper kahramanların mitolojisine bakacak olursak bir ego vardır, bir de alt ego vardır .
mesela batman aslında bruce wayne'dir, spiderman aslında peter parker'dır. diyelim ki karakter uyandı . uyanan karakter peter parker dır. örümcek adam olması için kostümünü giymesi gerekir.
ve bu noktada superman'in benzeri yoktur. süpermen sonradan süpermen haline gelmemiştir. süpermen olarak doğmuştur. süpermen uyandığında yine süpermen'dir.
süpermen'in alt kimliği clark kent dir. süpermen'in gemisiyle birlikte gelen kıyafeti onun asıl kıyafetidir.
Büyük kırmızı S 'li kıyafeti... kent'ler onu bulduklarında sarılı olduğu battaniye... bunlar onun kıyafetleri... bu süpermen olarak karşımıza çıktığı kostüm.
clark kent'in giydiği, gözlük ve takım elbisedir.
aslında asıl kostüm odur.
clark kent aslında süpermen'in bizi nasıl gördüğüdür.
clark kent nasıldır peki? zayıf , kendine güveni olmayan, korkak.
Clark kent, Superman'in insanlığı eleştirisidir.

28 Haziran 2009 Pazar

takva filmi - erkan can'ın finaldeki tiradı


- Sadece güle ve dikenine şükretmek yeterli değil! Kul, gül olmadan da şükredendir...
" Biliyorum kafan karışık şimdi. Hadi topla kendini. hadi. biliyorum. Aklını oynatacak gibisin.
Günahın çirkin olmayan tek yanı, ona edilen tövbedir. tövbe et emi? tövbe et. beni de yabana atma. cevapsız soruları kendine sormaktan vazgeç. Bırak, koyver gitsin.
Başta, sonu bilmek yeter sandım. sonda ne var? ölüm. ölümden sonra? işte bunu bilince tamam sandım.
yaradanın korkusu, 'onun korkusu' beni düzene sokar sandım. ben sadece iyi bir insan olmak istedim. sadece iyi bir insan...
O, her zaman ve her yerde var. Yaradan, her zaman, her yerde var...
Onun dediklerini yaparsan. onun istemediklerini yapmazsan, hem bu dünyada iyi bir insan olursun, hem de öbür dünyada rahat edersin. ama olmadı. olmuyor. şeytan her zaman var. belki de şeytan dediğimiz, bizzat kendimiziz."

http://www.youtube.com/watch?v=_MT4c_eB40I

15 Haziran 2009 Pazartesi

erdal inönü

mezun olmaya yakın, ankara fen fakültesinin kurulma amacını yazayım dedim, ama üşendim sonra yazmaya, hazır yazılmışı vardır nasılsa diyerek can dündar'ın bir yazısını ekliyorum... günün anlam ve önemini belirten bir beyitle de olayı bağlıyorum.

bir diploma kadar uzaksın artık bana,
yeter artık az mı dirsek çürüttüm ankara...

http://www.milliyet.com.tr/2007/11/04/yazar/dundar.html

27 Şubat 2009 Cuma

galatasaray - bordeaux


New Galatasaray AŞ coach Bülent Korkmaz has warned that "this is just the beginning for me and my team" after overcoming FC Girondins de Bordeaux 4-3 in his first match in charge to reach the last 16 of the UEFA Cup.
uefa'nın da dediği gibi 0-0 ın rövanşında sami yen cehenneminde bi maç oynanmıştır ki böyle maç izlemedim hayatım boyunca. hakikaten izlemedim. kanallar özetini bile vermediler (...) küfürlü kısmı atlayıp maça gelirsem, efsane kaptan bülent korkmaz'ın aldığı ilk ve en önemli galibiyettir. 2 yıldır yenemediğimiz bordeaux ile olan hesap kapanmıştır vs vs.. ama arda'nın kendini gösterme gayreti olsun, kewell'ın topu çatala gönderdiği picasso tablosu olsun, en önemlisi de sabri denen, bu yaşa kadar orta açmasını öğrenememiş birinin hayatının golünü son dakikalarda atması olsun dört dörtlük maçtı. sabri sabri olalı fare tutmuştur sonunda.. özetle galatasaray muazzam bir galibiyet aldı 4-3 skoruyla, rakip hamburg oldu.. bu maç finale gider yazıyorum buraya.

18 Şubat 2009 Çarşamba

bordeaux - galatasaray


son hazırlıklar yapıldı
zemin top oynamaya
müsait görüldü, 21.45 deki maç saati beklenmeye başladı. hakem isviçreliymiş, hani türklere gıcık olan milletten. aslında hakemin isviçreli, rakibin fransız, topun yuvarlak olması gs adına mazeret olamaz. lincoln denen adamı her maçta oynatmayan gs, ligde puanları kaybetmeye devam ederken uefa son teselli olarak görülmesi bir başka sebep bu maçın önemini anlatmaya. ama revire dönen (fotomaç tarzıyla) takımda soru işaretleri hala yanıt bulabilmiş değil.
kewell gibi sakatlığı devam eden futbolcuyu getirirken neyi amaçlamıştı bu takım. veya baros'u. şöhretleri takıma doldurarak forma satışı yapmayı mı, taraftar çekmeyi mi yoksa uefada iyi yerlere gelmeyi mi?
formadan, taraftardan umduğunu buldu belki ama, asıl mesele 2 yıldır yenildiği bordeaux'dan rövanşı almak değil de nedir? hadi uefa da oldu diyelim, ligde ilk 2 ye girmeden şampiyonlar ligine katılmak mümkün değildir. sen lincoln'ü oyun kurucu diye, hagi'nin veliahtı diye deplasmanlara götürme, genç uğur, genç arda'yı, hatta ihtiyar delikanlı hakan şükür'ü sivas'ın alaskayı andıran buz pistinde oynat, sonra da başarı bekle. bu mantıkla uefa'da başarı gelecekse sözümüz yok lakin bu da olmazsa skibbe'ye yol görünür. ''skib git artık'' denir.
edit: 0-0 biten maç olmuştur. hakemler satacak, oynatmayacak demiştim, tezimi ispatlamış oldu sağolsun yavşak hakemler. her pozisyonu birbirinden dandik ofsayt kararlarıyla kestiler, oynatmadılar gs ı. ama bunun sami yen'i de var.